3 Eylül 2015 Perşembe

Gelecek umutları karaya vurmuş bir dünyanın...

Gecenin karanlığını sana bırakıp ben evladımla güneşi karşıladığım için utandım!

Sen korkudan ağlarken ben oğluma en güzel oyuncakları alıp sıcacık yemekler yedirdiğim için utandım!

Annenle baban çaresizlikle evladını - canını kaybederken, ben oğluma sarılıp mışıl mışıl uyuduğum, onu öpe koklaya uyandırdığım için utandım!

Senin cansız bedenin sahile vurmuştu artık hayallerin, geleceğin yoktu. Ufacık bedenin buz gibi yatıyordun öyle oysa ben o sabah işe gelip akşama kadar oğlumu göremeyeceğim için üzgündüm... 

Utandım!

Senin alamadığın her nefes boğazımı yakıyor şimdi.. Yüzümü çeviremiyorum güneşe... Sana ait olmayan bir savaşta çocukluğun, gençliğin, oyunların hayallerini öldürdüler! Katil üç maymundan farksız olan herkes... 

Koskoca dünyayı paylaşamayacak kadar bencil ve doyumsuz artık insanlık. Egolar, çıkarlar için hiçe sayılıyor canlar .. Bize ait olmayan savaşlarda önce bizler ölüyoruz. Şehit denerek yüceltiliyor öldürmek!! Oysa hiçbir anne şehit olsun diye büyütmez oğlunu...

Yok etmek üzerine kurulu sistemin etkisiz elemanlarıyız hepimiz! Durduramıyoruz, vazgeçiremiyoruz.. 

Ne yapacağımızı bilmediğimiz, dünyayı yaşanacak bir yer haline getiremediğimiz sürece kurduğumuz bütün cümleler anlamsız.. 

Utanmaktan, üzülmekten başka acıyla konuşmaktan başka bir şey düşmüyor payımıza....

Daha kötüsü de ne biliyor musun çocuk..

Artık çabuk unutuyoruz, bugün senin, abinin, arkadaşlarının fotoğrafları dolu herkesin sayfasında ama üç gün sonra yeniden o plajlarda çekilen tatil fotoğrafları konacak. Sanki siz ölmemiş siniz gibi yaşamaya devam edeceğiz biz.

Sizinle birlikte daha da yok olan insanlığımızla her yeni gün biraz daha öleceğiz.