26 Ocak 2017 Perşembe

Eskiden kağıdı kalemi alır saatlerce yazardım. Şimdi devir değişti blog açacaksın derdin ne ise orada anlatacaksın dediler, peki dedim..
Dedim demesine de o eski hazzı alamadım klavyeye dokunarak oluşan dijital harflerden. Üç beş kelam ettim sonra uzun bir sessizlik.

Ha bugün ha yarın yazarım derken, hayattı, çocuktu, işti derken fırsat bulamadım/ bulmak işime gelmedi belki:)


Gel gelelim düşünmeden durmuyor da kafa, kelimeler her buldukları fırsatta fırlıyor bir yerlerden hadi söyle artık bizi diye...


***


Hayat dediğimiz süreç basit ve kısa aslında. Milyarlarca yıllık evrene göre yok sayılabilecek bir sürede doğuyor ve ölüyoruz! Özetle buyuz aslında koca evrende küçücük bir nokta...


Hani şu sosyal medyada izlediğimiz toplumsal deneyler var ya hangi ırka ait olduğunu öğrenince şoka giren insanların, sokaktaki bir çocuğa bile dış görünüşüne göre yardım ettiğimiz. İzlerken cık cık diyoruz ama hepimiz o denekleriz aslında! İnsanlık endeksimiz yoldan çıkmış durumda!!


Yeni moda kartvizit insanlarını pek sevemedim ben mesela. Hangi şirketin hangi pozisyonunda çalıştığımız, kriterleri neye ve kime göre seçildiğini bilmediğim üst sınıf çevreye ait olup olmadığımız ya da yakınlığımız, kazandığımız para, sahip olduğumuz mal mülk neden önemli ki "insan " ilişkilerimizde?


Doğduğumuzda hepimize bir isim verilmiş, birbirimize hitap etmek için bu yeterde artarken sonuna soyumuzun adını (hatta soyadımız mühimse adımızdan bile önce gelir) , kimin çocuğu, karısı / kocası, dostu olduğumuzla anılmak niye?


Şimdi herkes sakin olsun, derin bir nefes alsın! Ve yavaşça üzerindeki unvanları yere bıraksın.

En doğal ve katkısız halinizle geçin aynanın karşısına! Ne görüyorsunuz?
Beyninize, ruhunuza doldurduğunuz, sahip olduklarınızdan ne kadarı sizi vicdanlı, ahlaklı ve dürüst yapar? Bunlar değil midir iyi bir insan olmanın özellikleri?
İnsani değerlerinizi sıralayın dediğinizde arabalar, evler yada genel müdürlükler sıralamaya giremiyor bildiğim kadarıyla. 

Hayatınızın kaç günü gerçekten yaşadınız? Kaç gece yattığınızda hayattan zevk alarak geçirmiş olduğunuz bir günün hazzıyla daldınız uykuya? Kendiniz için, size gerçekten keyif verdiği için yaptığınız neler var? Ve bunları ne kadar sık yaptınız?


Dümdüz bir insanken ne kadar geniş çevreniz? Sizi yerin dibinden kaldıracak bir dost eline sahip misiniz? Yoksa size yaranmak için türlü dalkavuklukla peşinizden ayrılmayan bir soytarı ekibiniz mi var? Kullanım süresi sizden sağladığı çıkarlarına bağlı olan..


Çok soru sordum değil mi? Ama bir düşünün cevabını kimseyle paylaşmasanız da kendinize bir cevap anahtarı çıkarın bakın bakalım kaçla mezun olacaksınız hayattan? Sınıf tekrarı yok unutmayın bu dünyada sadece bir kere yaşama hakkımız var. Yazıyla da bir rakamla da 1 !!


Bence boş verin sosyal çevrenizin size dayattıklarını. Kendinizi en doğal halinizle sevin, sizi en doğal halinizle sevip bir kahveye fit olanlarla geçirin ömrünüzü.


Ve en önemlisi her gününüzü dolu dolu geçirin, yarın hiç olmayacak gibi!


Sevgilerimle

Ayrın,


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder