19 Temmuz 2017 Çarşamba

Özel gün manifestosu!

Anneler gününde yazıp paylaşmayı unuttuğum kelimelerimi geçte olsa huzurlarınıza arz ediyorum:):) ve huzurunuzda blogumu artık ihmal etmeyeceğime, yazdıklarımı paylaşmayı unutmayacağıma dair söz veriyorum:)

*****

Samimi ve içten olanın güne, saate bağlılığı veya ihtiyacı yoktur!

Bu yüzden günlük hatırlayıcı, kutlayıcı olmaktan hep nefret ettim. Sadece şahsi günlerden bahsetmiyorum, 29 Ekimde, 30 Ağustos'ta profillerini Türk bayraklarıyla süsleyip, ülkesi için başka hiçbir şey yapmamakta buna dahil..Önemli / Ünlü kişileri ölüm yada doğum günlerinde anıp, düşüncelerinin arkasında durmamakta.

Birine sevginizi göstermek, ona ne kadar değer verdiğinizi anlatmak için koca bir hayat var önümüzde, özel bahaneler sadece EK BİR SEBEP olabilir, "TEK" kullandığınız fırsat değil!! Hele ki bu kişi anneniz ise..

Bir can'ın bedeninize düştüğü andan itibaren hayatınızın boyutu, ruhunuzun boyutu bambaşka yerlere ulaşıyor, bu mucizeyi yaşadığım için sonsuz şükrediyorum! Hamilelik sürecinden, doğuma, onu büyütüp "iyi bir birey" olarak var etmeye çalışırken yaşadıkları, fedakarlıkları, hataları, kırılmaları, büyütürken büyümeleri, her gün yeni bir şey öğrenmeleri...

Bir annenin bu süreçte yaşadıklarını anlatmaya ansiklopediler yetmez. İster çalışan olsun ister ev hanımı (ki bu konuda birbirini ezmeye çalışan kadınlarla ilgili söylemek istediğim çok şey var, oda başka bir yazının konusu olsun..) çok ama çok büyük bir sorumluluk ve özveri isteyen bir unvan ebeveyn olmak.

Anneler - Babalar günü gibi günlerde işin birde hassaslık boyutu var! Annenize / Babanıza sarılmış, romantik fotoğraflarınızı çarşaf çarşaf sergilerken annesini, babasını yada çocuğunu kaybetmiş ve o an o şansı olmayan insanları ( ki arkadaş listenizde de olabilir) düşünüyor musunuz! Yada hayatında o duyguyu hiç tadamayacak kişileri? Tamam sizin amacınız kimseyi incitmek değil elbet ama herkesin göreceği şeyler yaparken biraz daha "HASSAS"  olmaktan bahsediyorum ben.

Şimdi diyeceksiniz ki iyi hoş söylüyorsun da mutlu anlarımızı hiç mi paylaşmayalım.. Paylaşın ama kocaman süslü laflar yerine öyle bir not iliştirin ki altına okuyan kendini eksik değil sizin sevginizle tam hissetsin...

Gelelim hediye mevzuna...

Ben hediye almayı da hediye vermeyi de çok severim. İlla özel bir günü olması gerekmez, gördüğüm şey o an bana birini çağrıştırıyor ise, ihtiyacı olduğunu biliyor isem alır güzel güzel paketler veririm. Ve tabi ki özensiz, almış olmak için alınan hediyelerden de nefret ederim..

Mesela küçük büyük mutfak gereçleri, çarşaf takımları, tencereler, tavalar... Bir kişiye ait hediyeler değildir! Onlar yaşadığımız alanın ihtiyaçlarıdır. Karşınızdaki insana bu tarz hediye almak açık ve net senin bu evin duvarı, penceresinden farkın yok demektir! Senin için özenecek değilim çünkü o kadar değerli değilsin demektir.. Yani küçük olsun ama kişiye özel olsun hediyeleriniz...

***

Yani uzun lafın kısası çok sevin sahip olduklarınızı! Zamanında ve yanınızdayken kıymetini bilin ama kendi sahip olduklarınızın kıymetini bilirken başkalarınında canını yakmayın, içinde uhde bırakmayın..

Çünkü dünyaya yüklediğimiz kötülüklerden ancak sevgi ve hoş görüyle kurtulabiliriz.

Sevgilerimle
Ayrın,






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder